27 Şubat 2009 Cuma

Yer Çekiminin Büyüsü

Isaac Newton bir elma ağacının altında derin derin düşünüyormuş. Derken ağaçtan aşağıya bir elma düşmüş. Newton’un düşünceleri bir anda matrix halini alarak tüm dünyayı etkileyecek bir formül haline gelmiş. İşte “yer çekimi kanunu” o andan itibaren hayatımızın bir gerçeği olmuş. Ayakta durabilmemizden, bir yamaçtan aşağıya paraşütle uçabilmemize meğer bu kanunun bir sonucuymuş. Peki ya yudumladığımız şarabın yer çekimi kanunundan etkilenebileceği hiç aklınıza gelir miydi?
Uzun yıllardır, özellikle Fransa’nın Burgonya bölgesinde işte bu kanuna saygı göstererek üretilen şaraplar su götürmez farklarını tüm dünyaya ispat etmiş, zamanla sonuca şahit olan diğer üreticilerde henüz üretim aşamasına geçmeden yer çekiminin doğallığı terk etmeyen sistemine bağlı kalarak üretimleriyle kaliteyi artırmayı başarmışlar. Bu kanun nasıl üretimi etkiler diye soracak olursanız, pompalamaya karşı doğal akış şeklinde en basit şekilde ifade edebilirim. Öyle ki üretim tesisi kademeler şeklinde tasarlandığında, üzümün tesise geldiği noktadan, fermantasyon tanklarına aktarımına, oradan da meşe fıçılara ve nihayet şişeleme aşamalarına transferinde hep yukarıdan aşağıya inen bir akış izleniyor.Bu sayede üzümler en başta pompalama sonucu gördüğü zararlara maruz kalmıyor ve yine pompalama sürecinde istenmeyen tatların şıraya sızması engellenebiliyor. Ortaya çıkan sonuç oldukça özenli, doğal ve yüksek kaliteli ürün oluyor.
Bunları size aktarmamın sebebi, artık ülkemizde de bu yöntemle şarap üretecek kadar bilinçli bir tesis olması. Avşa Adası’nda bulunan, Avşa’nın doğal yapısından, rüzgârından, ikliminden yola çıkarak kurulan “Büyülübağ şarapları” , işte sıfırdan kurulurken yer çekimi kanununa saygı göstererek inşa edilmiş. Böylesine bir tesis kurmak her ne kadar maliyetleri arttırsa da özenle seçilen üzümlere yeterli değeri vermek ve sonuçta yüksek kaliteli şaraplar üretmek için bu zorluklara katlanılıyor. Elbette bunu söylemekle birlikte, tıpkı Burgonya’da olduğu gibi ancak küçük ölçekli butik üreticiler bu sistemi uygulamayı başarabiliyor. Kısa bir süre önce Büyülübağ Şaraplarının kurucusu Alp Törüner ile sohbetimiz esnasında bu bilgileri aldım ve hemen dünya çapında yapılan “ yer çekimine uygun üretim” örneklerini inceledim. Gerçektende yıllık üretimi en fazla birkaç yüzbin litre ile sınırlı üreticiler, yıllanabilen ve yüksek kaliteli şaraplara ulaşabilmek için muhakkak bu yöntemi önemsiyorlar. 
Avşa Adası’nda , Carbernet Sauvignon, Merlot, Shiraz ve yerel üzüm olan Adakarası yetiştiren Törüner, bazı üzümlerini İzmir dolaylarındaki, düşük verimli ve yüksek kalite ile bağcılık yapan adreslerden satın alıyor. Danışmanlığından faydalandığı Fransız ve Türk önologların izlediği yollara sadık kalarak, yatırımlarını sonuç odaklı gerçekleştirerek Avşa’da büyülü bir dünya yaratmış gözüküyor. Yaklaşık 3 yıl emek verilen, Fransız meşe fıçılarında yıllanan, ideal koşullarda şişelerinde dinlenen Cabernet Sauvignon Reserve, gerçekten ülkemizde şarabın ulaştığı başarılı noktanın bir ispatı!
Yazar:Zeyno Gürses / zeynogurses@yahoo.com

21 Şubat 2009 Cumartesi

Biyoyakıtlar Petrole Karşı

Biyoyakıtlar petrole olan bağımlılığı azaltmak için sürdürülebilir ve geçerli bir çözüm sağlayabilir.

Sandia National Laboratories ve General Motors Corporation ‘nın gerçek dünyanın ekonomik ve çevresel faktörlerini göz ardı etmeksizin yaptığı geniş kapsamlı bir çalışmaya göre 2030 yılına dek bitkiler, ağaç fireleri ve biyoyakıtlar için ekilmiş ürünler kullanılan petrolün neredeyse 1/3’lük bir kısmının yerine kalıcı olarak geçebilir.

90 Milyar Biyoyakıt Çalışması’nın amacı: selülozik biyoyakıtların nasıl çok büyük bir oranda ve devamlı olarak üretilebilineceğinin; teknik ve bilimsel ilerlemenin beklenen oranlarda gerçekleşeceği varsayımına göre değerlendirilmesiyle belirlendi. Bu çalışma 9 aylık bir zaman zarfı içinde tamamlandı.


Araştırmacılar yıllık 90 milyar galon etanol üretiminin uygulanabilirliğini, etkilerini, kısıtlamalarını ve yapılabilirliğini değerlendirdi. 90 milyar galon etanol 2030 yılına dek kullanılacağı tahmin edilen 180 milyar galon benzinin 60 milyar galonluk kısmının yerine denktir. Yıllık 90 milyar galon ABD Enerji Dairesinin 2006 yılında belirlediği etanol üretim hedefinin üstündedir.


90 milyar galon çalışmasında etanol üretiminin 75 milyar galonluk kısmının gıda dışı selülozik hammaddeden geriye kalan 15 milyar galonluk kısmının ise tahıl türü hammaddeden elde edileceği var sayılıyor. 


Biyoyakıtlar için 4 hammadde kaynağı ön plana çıkıyor. Bunlar; 


1. Tarım atıkları (mısır ve buğday sapları gibi )
2. Orman atıkları
3. Biyoyakıtlar için ekilmiş ürünler 
    (dallı darı gibi )
4. Hızlı büyüyen söğüt, kavak gibi ağaçlar

Bu hammaddelerin yeni kurulacak olan biyorafinelere taşınması, ekimi, hasatı, depolaması gibi maliyetlerde incelenildi.
  

General Motors’ın çalışmaya katılmasıyla Sandia laboratuarlarındaki araştırmacılar biyoyakıt tedarik zincirinin bütün bileşenlerini dikkatle gözden geçirdiler. Bitkiler, ağaç fireleri ve biyoyakıtlar için ekilmiş ürünlerden oluşturulacak biokütlenin (hammaddenin) üretimi, depolanması, taşınması, etanol üretim tesislerinin kurulması ve bu tesislerdeki biokütlenin etanole dönüşüm oranı başta olmak üzere.


Yeni geliştirilen Biyoyakıt Yayılma Modeli adlı programın kullanılmasıyla 21 milyar galon / yıl selülozik etanolün 2022 yılına dek üretilebilineceği tespit edildi. 2007 yılında ABD’de de kabul edilen Enerji Güvenliği ve Bağımsızlığı Yasası 2022 yılına dek biyoyakıt üretiminin 36 milyar galon/ yıl ‘a yükseltilmesini talep etmektedir.


90 milyar galon biyoyakıt çalışması için gerekli olan yıllık biyokütlenin üretimi ve dağıtımı için kalıcı devlet desteği ve sürekli teknolojik ilerleme gereklidir.


1. Arge’ye olan desteğin devamı ve ilk ticarileşme önemlidir. Sürdürülebilir teknolojik ilerleme   ve ticari geçerlilik yüksek hacimlerde etanol üretiminin mali olarak karşılanabilmesi için ilk           şarttır.

2. Federal emisyon kotrol programı, karbondioksit yayma vergileri, petrol üzerindeki tüketim vergileri ve selülozik biyoyakıt için kredi garantisi gibi birçok konuda siyasetin teşvik edici olması petrol piyasalarındaki dalgalanma riskini yumuşatmak için önemlidir. 

3. Biyoyakıt üretimi için planlanan yerel yatırımının ve sürdürülebilir uzun-vadeli yerli petrol üretimi yatırımının gereksinimleri hemen hemen aynı olacak şekilde planlanıldı.


4. Modern biyoyakıt teknolojilerinin olgunlaşmasıyla toplam maliyetteki düşüş sayesinde selülozik biyoyakıtlar varili 90$ olan petrolle teşvik edilmeksizin rekabet edebilecek.


5. Geniş çapta selülozik biyoyakıt üretimi petrol yakıtların mevcut su tüketim seviyelerini azaltmakta başarılı olabilir.


Gıda dışı biyokütlelerin, biyoyakıtların üretilmesine uygun şekerlere dönüştürüldüğü endüstriyel prosesler, çalışmanın odağı idi.

Sandia’nın araştırmaları ayrıca selülozik biyokütle kullanımında kullanılacak enerjiyi, su kaynaklarını ve arazi kullanımını, hammaddenin taşınmasını ve biyoyakıtların kullanılması ve geliştirilmesindeki diğer potansiyel iltimas noktalarını da içerdi. Sandia etanolün geliştirilmesi için kullanılan ve kullanılacak olan teknolojileri dikkatle inceleyerek oluşturduğu modellerden faydalandı.

Sandia’nın Biyoyakıt Yayılma Modeli için planlanan gelişim ek ortaklıklara bağlıdır. Sandia iş geliştirme ortağı Carrie Burchard “Mevcut yazılım araçlarının daha fazla geliştirilmesi ile biyoyakıt endüstrisindeki geniş kapsamlı sistemlerin çok daha iyi anlanabilmesi sağlanacak” dedi.

Kaynak:

http://HITECtransportation.org/news.
http://www.sciencedaily.com/releases/2009/02/090210133920.htm

Çeviri: Deniz KAYA


18 Şubat 2009 Çarşamba

Better Living Through Chemistry


Table of Elements:

C = carbon
Ho = holmium
Co = cobalt
La = lanthanum
Te = tellurium

CHoCoLaTe - Better living through chemistry!

11 Şubat 2009 Çarşamba

Dizel Motorların Egzoz Gazlarının Arıtılması İçin Yeni Teknoloji

Dinex Emission Technology A/S ‘de 0.5 litrelik dizel motora test için kurulmuş küçük filtre birimi.

Danimarka da dizel araç kullanımı artış gösteriyor. Dizel araçlar şehirlerde yanmamış hidrokarbonlar, nitrojen oksitler ve karbon partiküllerinden dolayı hava kirliliğine neden oluyor. Avrupa mevzuatı emisyonlar üzerindeki kurallarını sıklaştırdıkça azot ayırma teknolojilerinin ve dizel partikül filtrelerinin gereksinimlerinin karşılanması daha zor ve pahalı olacak.

Danimarka Teknik Üniversitesinin Risø Ulusal Sürdürülebilir Enerji Laboratuarlarında (Risø DTU ) 4 yıldır devam etmekte olan yeni bir projede baca gazlarının, özellikle dizel motorların egzoz gazlarının, arıtılması için daha etkin bir yöntem geliştiriliyor. Proje Danimarka Stratejik Araştırma Kurulunun sürdürülebilir enerji ve çevre komisyonu programından yaklaşık 3 milyon $ destek aldı. 

 Elektrokimyasal Baca Gazı Arıtımı 

Hava kirliliği için var olan çözümler partikül filtrelerin kullanılmasını ve ya Seçici Katalitik İndirgeme (Selective Catalytic Reduction) katalizlerini ya nitrojen oksit emicilerini ya da egzoz gazının devridaimini gerektiriyor. Daha az kirlilik için dizel araçlarda değişiklikler yapılması beraberinde ek maliyetlere sebep oluyor.  

Otomotiv endüstrisinde elektrokimyasal baca gazı arıtımı sahip olduğu filtrelerinin sağladığı sayısız üstünlükleriyle ilgi çekici bir hedef haline geldi. Egzoz gazındaki yanmamış hidrokarbonların, zehirli nitrojen oksitlerin ve karbon taneciklerinin arıtımının hepsi aynı filtrede gerçekleşiyor. 

Elektrokimyasal metotların diğer bir üstünlüğü ise yakıta herhangi bir katkı maddesinin eklenmesine gerek duyulmamasıdır. Ayrıca filtre değerli metaller kullanmadan üretilebiliniyor. Mevcut Seçici Katalitik İndirgeme teknolojisi üre içeren nitrojeni; egzoz gazından nitrojen oksidi uzaklaştırmak için indirgeyici ajan olarak kullanıyor. 

Egzoz gazlarının arıtılması motor işleyişinden bağımsız olarak gerçekleşecek. Bu teknoloji önemli alternatif teknolojilerle karşılaştırıldığında önemli yakıt tasarrufları sağlıyor. Ayrıca enerji santrallerinin atık gazlarının arıtılmasında ve muhtemelen gemicilik endüstrisinde de uygulanabilir. 

Araştırma Grubunun Genişlemesi 

Yakın gelecekte araştırma projesi 5 doktoru ve 2 post-doktoru bünyesine katacak. Mevcut araştırma takımıyla birlikte gerçekçi koşullar altında ki dizel motorlarda başarılı bir prototip için teknolojiyi daha fazla geliştirecekler. 

Bu proje Kent Kammer Hansen tarafından yönetilmektedir. Aynı zamanda proje katılımcıları Danimarka Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ve Dinex Emission Technology A / S şirketidir.  

Kaynak:http://www.sciencedaily.com 

Çeviri: Deniz Kaya


9 Şubat 2009 Pazartesi

29 yıllık yasak kalktı.

İsveç yeni nükleer reaktörlere izin verdi.İsveç 1990 daki karbon emisyon seviyesini 2020'e dek %40 azaltmayı planlıyor.

İsveç hükümeti yeni sürdürebilir enerji ve iklim politikalarının bir parçası olarak yeni nükleer enerji santrallerinin kurulması üzerindeki yasağı kaldırdı.

İsveçte yeni nükleer tesislerin kurulumu 1980 deki referandumun akabinde Nükleer Faaliyetler Kanunca yasaklandı.Diğer bir kanun ise ayrıca (Nükleer enerjinin kademeli bir şekilde azaltılması Kanunu) feshedilecekti.

Çevre için sürdürülebilir enerji ve iklim politikaları, rekabet edebilirlik ve uzun vadeli istikrar adlı belgede İsviçre Başbakanı Fredrik Reinfeldt fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak ve 1990 daki karbon emisyon seviyesini 2020’e dek %40 azaltmak için enerji politikalarında çeşitli değişiklikler açıkladı.

Ülkenin zorlu hedefleri arasında enerjisinin %50sini yenilebilir enerjiden üretmek, 2020-2030 lara dek ısınma için fosil yakıt tüketimi kademe kademe azaltmak,yok etmek, fosil yakıt kullanmayan araç stoğuna sahip olmak yer alıyor.

Bu arada, Finlandiyadaki nükleer enerji santralleri arttırılıyor. Fortum grubu 2 üniteye sahip Loviisa daki Hästholmen adasına 1000–1800 MW gücünde nükleer enerji ünitesi kurmak için bir başvuruda bulundu.Onaylansaydı eğer ısı ve enerji ünitelerinin birleştirildiği bu yeni ünite 2020 de çalışıyor olacaktı.Diğer bir finli enerji şirketi, Teollisuuden Voima, Olkiluoto daki üçüncü nükleer enerji santralini şu anda kuruyor ve dördüncüsü için başvuruda bulundu.Fennovoima ülkenin üç tarafından birinde yeni bir nükleer santral kurmak için izne başvurdu.

Kaynak:http://www.sciencedaily.com 

Çeviri: Deniz Kaya

 

5 Şubat 2009 Perşembe

HANGİSİ DAHA YEŞİL? (12 + 12 Temel İlke )

İnsanoğlu yüzyıllardan beri hayatı kolaylaştırma ve yaşam kalitesini artırmaya çalışmaktadır. Bu amacı gercekleştirmek için üretilmekte olan sentetik maddeler artık modern toplumların yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. 

Dünyamız üretilmekte olan kimyasal maddelerle doludur. Halen bilinen kimyasal madde sayısı 12 milyonun üzerindedir. Her hafta yaklaşık 6.000 yeni kimyasal keşfedilmekte ve bu listeye katılmaktadır. Günlük kullanımda olan madde sayısı 70.000 dolayındadır. 

Bu maddeler bir yandan günlük yaşantımızı kolaylaştırırken, diğer yandan yarattığı çevre ve sağlık tehlikeleri insanlığı tehdit etmektedir. Hızlı ve bilinçsiz sanayileşmenin yarattığı bu sorunlar 1970'li yıllardan itibaren artmış ve tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışma toplumsal bilincin ve çevre duyarlılığının artmasına koşut olarak giderek artmaktadır. Tartışmalar ne yazık ki endüstriyel tesislerin ürettikleri atıklar ve atık yönetimi ile sınırlı kalmaktadır. 

Sanayi tesisleri üretim esnasında bir miktar da atık üretirler. Atıklar sadece endüstriyel tesislerden gelmez. Tüm doğal ve yapay süreçlerin kaçınılamaz bir sonucudur. Bu atıklar ya çevrede depolanır; ya da uygun yollarla giderilir(bertaraf edilir). Atıklar doğru yönetilmediği taktirde çevre ve insan sağlığı için önemli bir tehdit oluşturur. Bu tehlikenin büyüklüğü, sanayileşme oranına ve seçilen teknolojiye çok bağlıdır. Bu atıkların birçoğu insan sağlığına zararlı olup tehlikeli atık olarak sınıflandırılmaktadır. 

Sadece atığı azaltmak, ya da atığı doğru yöntemle gidermek yeterli midir? Elbette ki hayır. Günümüzde sadece atığa bakarak herhangi bir ürünün çevre dostu olduğunu söylemek ne yeterli, ne de doğru değildir. 

Bizimki çevre dostu (mu?) 

Birçok mal ve hizmet satan firmalar kendi ürünlerinin ne kadar çevre dostu(?) olduğunun propagandasını yapmakta, böylece rakiplerine üstünlük sağlamaya çalışmaktadır. Bu propogandayı yapanların doğru söyleyip söylemediğini anlamanın bir yolu var mı? Evet, var.

Herhangi bir üretim teknolojisinin çevre dostu sayılabilmesi için en azından aşağıdaki üç koşulu sağlaması gerekir: 

1.Yenilenebilirlik 

2.Bozunabilirlik ( Degrade olabilme) 

3.Üretim Sürecinin temizliği 


Ama ya herkes bu üç koşulu da yerine getiriyorsa ne olacak? İşte o zaman hangisinin daha çevre dostu olduğunu anlamak için yeni koşutlara gereksinimimiz olacaktır.

Yeni yaklaşım: Yeşil Kimya ve Yeşil Mühendislik

Son yıllarda kimyasal maddelerin üretimi için çevre dostu teknolojilerin kullanımını sağlamak amacıyla " yeşil kimya " kavramı ortaya atılmış ve programlar başlatılmıştır. Bu kavram hem endüstride hem de akademik çevrelerde giderek taraftar bulmuştur. Konulan uluslararası ödüller de programın yaygınlaşmasına neden olmuştur. Günümüzde sadece yeşil kimya araştırmalarının yayınlandığı bilimsel dergiler mevcuttur[1]. Yeşil kimya yaklaşımı, tüm dünya üniversitelerinde olduğu gibi ülkemizde de kimya ve kimya mühendisliği bölümlerindeki ders programlarına girmeye başlamıştır. 2008-2009 bahar yarıyılından itibaren bizim bölümümüzde de "Yeşil Kimya ve Temiz Üretim Teknolojileri" adı ile yeni bir ders seçmeli olarak açılmış bulunmaktadır[2]. Öğrencilerimizin bu derse ilgi duyacaklarını umuyorum. 

Yeşil Kimya veya Çevre için tehlikesi olmayan kimya; tehlikeli kimyasalların oluşumunu önleyecek veya azaltacak şekilde ürün ve süreçlerin tasarımı olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle , yeşil kimya yaklaşımında, atık oluşumu, enerji ve doğal kaynak kullanımının azaltılması gibi birçok konuda çaba sarf edilmesi gerekmektedir. İki kimyasal sürecin hangisinin çevresel olarak "daha kabul edilebilir", ya da daha "yeşil" olduğunu hızlı bir şekilde değerlendirmek için tüm akademik çevreler ve endüstri tarafından kabul gören 12 temel ilke vardır[3]. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz: 


1.Önleme: Bir atığın oluşumunu önlemek, atık oluştuktan sonra onun arıtılması ve temizlenmesinden daha uygundur. Bu nedenle, atık çıktıktan sonra onu nasıl gidereceğimizi kara kara düşünmek yerine, atığın oluşumunu engellemeye çalışmak ana amaç olmalıdır. 

2.Atom ekonomisi: Üretim sürecine giren tüm malzemelerin, son ürün içindeki miktarını, enerjisini enbüyükleyecek (maksimize edecek) üretim süreçleri tasarlanmalıdır. Bu da ancak enaz(minimum) yan ürün ve atığın olduğu süreçler ile olanaklıdır. 

3.Tehlikeli kimyasalların azaltılması: Mümkün olduğu kadar, çevre ve insan sağlığına etkisi çok az olan veya tehlikesiz maddelerin kullanımını ve üretilmesini temin edecek üretim süreçleri tasarlanmalıdır. 

4.Güvenli kimyasalların tasarımı: Kimyasal süreçler, o ürünlerden beklenen başarımı(performansı) koruyarak , zehir (toksik) etkilerini en aza düşürecek şekilde tasarlanmalıdır. Çevre ve insan sağlığına zararlı olduğu bilinen kimyasal maddeler üretilmemelidir. Onların zehir etkilerini en aza düşürecek tasarım çalışmaları yapılmalıdır. 

5.Güvenli çözücüler ve yardımcı maddeler kullanımı: Üretim esnasında yardımcı maddelerin ( örneğin çözücüler, ayırma maddeleri vb.) mümkünse kullanılmaması veya kullanılmak zorunda kalınırsa en tehlikesizinin seçilmesi. 

6.Enerji tasarrufu: Kimyasal süreçlerin enerji gereksinimleri, çevresel ve ekonomik etkileri göz önüne alınarak belirlenmeli ve enküçüklenmelidir. Üretim süreçleri mümkün olduğu kadar atmosferik basınçta ve oda sıcaklığında gerçekleştirilmelidir. Böylece üretim esnasında daha az enerji harcanmış olur. 

7.Yenilenebilir besin kaynaklarının kullanımı: Teknik ve ekonomik olarak olanaklı olduğu taktirde tükenen kaynaklar yerine yenilenebilir ham madde ve besin kaynakları tercih edilmelidir. 

8.Yan ürünlerin azaltılması: Gereksiz işlemler ( gereksiz engelleyici gurupların kullanımı, koruma/ korumanın kaldırılması, kimyasal/fiziksel süreçlerin geçici olarak değiştirilmesi gibi) mümkün olduğunca azaltılmalı veya kullanılmamalıdır. Çünkü bu işlemlerin her birinde gereksiz maddeler kullanılır ve atık oluşabilir. 

9.Katalizler: Katalizör maddeler ( mümkün olduğu kadar seçici olmak koşuluyla) daima stokiyometrik kimyasallardan daha üstündür. Üretim sürecinde katalizörler kullanılarak verim artırılabilir. 

10.Bozunmanın tasarımı: Kimyasal ürünler, ömrünü tamamladıklarında , doğada atık olarak kalmayıp, çevreye zararlı olmayacak bozunma ürünleri vererek parçalanabilecek şekilde tasarlanmalıdır. 

11.Kirliliği önlemenin izlenmesi ve çözümlenmesi: Tehlikeli maddelerin oluşumundan önce üretim sürecinin sürekli izlenmesine ve kontrol edilmesine olanak sağlayacak ileri analitik yöntemlerinin geliştirilmesine çalışılmalıdır. 

12.Kazaların önlenmesi için daha güvenli kimya: Bir kimyasal süreçte kullanılacak maddeler ve bu maddelerin fiziksel formu, yangın, patlama veya sızıntı gibi kimyasal kaza risklerini en aza indirecek şekilde seçilmelidir.

Görüldüğü gibi sadece atıkları azaltmak ve atıkları yönetmek çevre dostu olmaya yeterli değildir. Bu nedenle sadece atık tartışmaları yapmak konunun diğer boyutlarının gözardı edilmesine neden olmaktadır.

Ancak, bu 12 temel ilke birçok çevresel unsuru kapsamadığından bazen yetersiz kalmaktadır. Örneğin, bir ürünü veya süreci tam anlayabilmek için yaşam çevrimi değerlendirmesi gerekir. Ya da ısıveren(ekzotermik) bir tepkimenin enerjisinin geri kazanılabilirliğinin düşünülmesi gerekir.Bu nedenle Anastas ve Zimmerman bu 12 ilkeyi daha sonra yeniden tanımlamaya çalışmışlar ve "Yeşil Mühendisliğin İlkeleri"ni ortaya koymuşlardır[4]. Yeşil mühendisliğin 12 temel ilkesi aşağıda verilmektedir:

  1. Tasarımcılar tüm madde ve enerji giriş/çıkışlarının mümkün olduğu kadar tehlikesiz olması için çaba göstermelidirler.
  2. Atık oluşumunu önlemek, oluşan atığı arıtmak ve önlemekten daha iyidir.
  3. Ayırma ve saflaştırma işlemleri tasarımın ayrılmaz bileşenleridir.
  4. Sistem bileşenleri kütleyi, enerjiyi ve çevrim hızını enbüyükleyecek şekilde tasarlanmalıdır.
  5. Sistem bileşenleri, girdiler tarafından itilmemeli, enerji ve malzemenin kullanımı yoluyla çıktılar tarafından çekilmelidir.
  6. Geri dönüşüm, yeniden kullanma veya yararlı bir düzenleme için tasarım seçimi yapılırken süreçteki entropi ve karmaşıklık bir yatırım olarak gözden geçirilmelidir.
  7. Sonsuz bir dayanıklılık ve ömür değil, hedeflenmiş belli bir ömür ve dayanıklılık tasarımın ana amacı olmalıdır.
  8. Gerekli olmayan kapasite veya yetkinlik için tasarım, bir tasarım hatası olarak düşünülmelidir. Bu, bütün sorunların çözümü için tek bir mühendislik yaklaşımını da kapsar.
  9. Çok bileşenli ürünlerde değerin korunması ve söküm kolaylığı için tek tip malzeme kullanımı tercih edilmelidir(malzeme çeşitliliğinin enküçüklenmesi).
  10. Süreç ve sistemlerin tasarımı temin edilebilir enerji ile malzeme akışı arasındaki bağlantıları da kapsayan bir bütünsellik içermelidir.
  11. Başarım(performans) ölçümü, "ömrünü tamamladıktan sonraki yaşamı" da göz önüne alan bir ticari başarım tasarımını kapsamalıdır.
  12. Tasarım, tüm yaşam çevrimi boyunca kolay temin edilebilir ve yenilenebilir girdileri temel alarak yapılmalıdır.

Gerek yeşil kimyanın, gerekse yeşil mühendisliğin ilkeleri oldukça uzun olup, 1-2 derste anlaşılması pek de kolay değildir. Bu güçlüğü yenmek ve öğrenciler tarafından kolayca hatırlanmasını sağlamak amacıyla Tang ve arkadaşları İlkleme(Akrostiş)* kullandılar ve yeşil kimyanın temel ilkelerini İngilizce "PRODUCTIVELY" ilklemesi ile yeniden ifade ettiler[5]. 

Yeşil Kimyanın İlkeleri

Prevent wastes  (Atıkları önle)

Renewable materials ( Yenilenebilir malzemeler)

Omit derivatization steps (Yan ürün oluşumunu engelle)

Degradable chemical products (Bozunabilir kimyasal ürünler)

Use safe synthetic methods (Güvenli yapay yöntemler kullan)

Catalytic reagents (Katalizörler)

Temperature, Pressure ambient (Çevre sıcaklığı ve basıncında)

In-process monitoring (Şüreçte izleme)

Very few auxilary substances (Az yardımcı madde kullanımı)

E-factor, maximize feed in product (V-Faktörü, Ürün hızını enbüyükleme)

Low toxicity of chemical product (Daha az zehirli kimyasal ürünler)

Yes it's safe (Evet, o şimdi güvenli)

Bu gösterimin tutması ve başkaları tarafından da kullanılması nedeniyle "Yeşil mühendisliğin ilkelerini" de benzer bir ilkleme ile "IMPROVEMENTS" olarak ifade ettiler[6]. 

Yeşil Mühendisliğin İlkeleri

Inherently non-hazardous and safe (Doğuştan tehlikesis ve güvenli)

Minimize materials diversity (Malzeme çeşitliliğini enküçükle)

Prevention intead of treatment (Arıtma yerine önleme)

Renewable material and energy input (Yenilenebilir malzeme ve enerji girişi)

Output-led design (Çıktının sürüklediği tasarım)

Very simple (Çok basit)

Efficient use of mass, energy, space & time (Kütle,enerji, hacim ve zamanın etkin kullanımı)

Meet the need (Gereksinimin karşılanması)

Easy to separate by design (Kolay ayrılabilir tasarım)

Networks for exchange of local mass & energy (Yerel enerji ve kütlenin değişimi için ağlar)

Test the life cycle of the design (Tasarımın yaşam çevrimini test edin.)

Sustainability throughout product life cycle (Ürün yaşam çevrimi yoluyla sürdürülebilirlik)

Böylece İngilizce bilenler yeşil kimya ve mühendisliğin temel ilkelerini "IMPROVEMENT PRODUCTIVELY" olarak kolayca öğrenecek ve hatırlayabileceklerdir. 

Biz de İlkleme (akrostiş) yapalım mı? 

Sizlerden yukarıdaki yeşil kimya ve mühendisliğin 12 + 12 ilkeleri için ilkleme önerileri bekliyorum. Önereceğiniz ilkleme sözcük, bileşik sözcük veya cümle olabilir. Bu türetmeyi yapabilmeniz için ilkelerin sırasını değiştirebileceğiniz gibi, herhangi bir ilkeyi, anlamını bozmamak koşuluyla yeniden yazabilirsiniz. Böylece bu ilkelerin geleceğin mühendisleri tarafından kolay öğrenilmesi veya hatırlanmasına katkıda bulunmuş olursunuz.

Önerilerinizi bekliyorum.  

Prof.Dr. Veli DENİZ

Kocaeli Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Bölümü 


KAYNAKLAR:

Green Chemistry, www.rsc.org/greenchem
Dersin içeriği için: http://mf.kocaeli.edu.tr/kimya/ bağlantısına gidiniz.  
Anastas, P. T.; Warner, J. C. Green Chemistry: Theory and Practice, Oxford University Press, Oxford, (1998.)
P.T. Anastas ve J. B. Zimmerman, Environ. Sci. Technol., 37, 94A (2003)
S.L.Y. Tang ve diğ. Green Chemistry, 7, sayfa 761 (2005).
S.L.Y. Tang ve diğerleri., Gren Chemistry, 10, sayfa268 (2008)

* ) İlkleme (akrostiş): Dizelerinin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda anlamlı bir sözcük oluşturan şiirlere verilen addır.